Mamak Evde Masaj Hizmeti – Masör Ece
Mamak Evde Masaj Hizmeti – Masör Ece
Mamak Evde Masaj yurttan çıkar, Nizan’ın odasına giderdik. Nizan, Vavin sokağında, cephesi seramik karolarla kaplı bir evde, karısının ailesiyle oturuyordu. Çalışma odasının duvarlarında, Lenin’in büyük bir portresi, bir afiÅŸ ve Boticelli’nin Venüs’ü asılıydı. Ultra modem eÅŸyasına ve titizlikle seçilmiÅŸ kitaplarına bayılırdım. Nizan, üç arkadaşın içinde en ilerlemiÅŸ durumda olanıydı. Daha o zamanlar bir kitabı basılmıştı bile. ÇeÅŸitli edebiyat çevreleriyle iliÅŸkisi vardı ve Komünist Partisi’ne üye olmuÅŸtu. Bizlere irlanda edebiyatım ve yeni Amerikan romancılarını tanıttı. Sanattaki son olarak geliÅŸimleri dakikası dakikasına izler; hatta bu akımların önüne bile geçmiÅŸ olduÄŸu olurdu. “Deux Magot’ların gaslınü çıkarmak” için bizi Cafe” de Flore’a gdolayırdü.
Mamak Evde Masaj duramayan bir fare gibi, boyuna tırnaklarını kemirirdi. “Resmi” felsMamak Yakasıe hücum eden bir yazı hazırlıyordu; ek olarak “Marksist Akıl” mevzusunda bir kitap yazıyordu. Pek ender güler, fakat sık sık, çarpık gülümsemesini esirgemezdi bizden. MevzuÅŸması hoÅŸuma giderdi; fakat kayıtsız, küçümser bir soyutlama havası içindeki hali, onunla mevzuÅŸmayı zorlaÅŸtırırdı. Onlarla bu kadar kısa süre içinde iyi mi böyle sıkı fıkı olabilmiÅŸtim? Herbaud, davranışlarıyla beni ÅŸaşırtmamak için elinden geleni yapmıştı. Sadece, üç kafadar bir arada oldukları vakit, saÄŸlan, solları hiç belli olmazdı.
Mamak Evde Masaj
Mamak Evde Masaj bir üslupla konuşurlar, kategorik mantık çerçevesinde düşünürler, amansız yargılara varırlardı. Burjuva düzeniyle alay ederlerdi. Din dersinden sınava girmeyi reddetmişlerdi. O konuda onlarla anlaşmakta hiç de zorluk çekmemiştim. Fakat, bazı mevzularda, hâlâ burjuva yutturmacılığının göz boyamalarına kanan budalanın biriydim. Oysa onlar, şişirilmiş, abartılmış idealizmi bir balon benzer biçimde söndürmek için hiçbir fırsatı kaçırmazlar; ruha değgin her şeye, ruhsal yaşama, olağanüstü olan, esrarlı olan her şeye kahkahalarla gülüp alay ederlerdi. Kıymetli olan şeylere dudak bükerlerdi.
Her fırsatta, mevzuşmalarında, davranışlarında, hareketlerinde, şakalarında, insanoğluın birer ruh değil, etten kemikten yapılmış, fiziksel gereksinmeler duyan ve adına yaşam denilen amansız bir cenka giren bedenler bulunduğunu kanıtlamaya çalışırlardı. Bir yıl önce olsaydı, onların bu hali beni ürkütürdü. Oysa, o ders yılının başından beri öylesine gelişmiştim ki, çoğu defa, o güne dek alışmış olduğumun ötesinde çetin cevizler aramaya başlamıştım. Bu dostların gözlerimin önüne serdikleri dünyanın pek de çekici olmayışı, onların bu dünyaya değgin gerçeklikleri saklamaya yeltenmemelerinden geliyordu.
Bunu kısa sürede fark ettim. Onların benden tek istedikleri, o zamana dek hep yapmayı istediÄŸim ÅŸeyi göze almak; kısaca korkusuzca gerçeklikle karşı karşıya gelmekti. Bunu yapmaya karar vermem pek de uzun sürmedi. Herbaud, “arkadaÅŸlarla böylesine iyi anlaÅŸmana seviniyorum, ” dedi. “ama yine de…” diye duraladı. “Ne demek istediÄŸini anlıyorum, ” dedim. “Sen baÅŸkasın, ” dedi. “Sen aslabir vakit onlar ÅŸeklinde olamazsın. Sen yoldaÅŸ deÄŸil, kunduzsun.” Sevgilerinde olduÄŸu kadar arkadaÅŸlıklarında da kıskanç olduÄŸunu ve kendisine tercihli davranılmasından hoÅŸlanılmış olduÄŸunı söylemiÅŸ oldu. ArkadaÅŸları ile olan baÄŸlarıntım içinde, kendisine ön plandaki yeri vermemi istiyordu. Bir akÅŸam, hepimizin birlikte gezmeye gitmemiz söz konusu olunca dayattı: “Hayır. Bu akÅŸam Matmazel Beauvoir’ı ben beyazperdeye götüreceÄŸim, ” diye. Nizan, alaylı bir gülümsemeyle, “Pekâlâ, öyle olsun, ” dedi. Sartre, nazik bir tavırla kabul etti bu fikri.
Son yorumlar